
Muvazaalı İşlemler ve Tasarrufun İptali Davalarında Alacaklının Korunması

Av. Meryem Edanur Başkurt
16 Eylül 2025 · 2 dakika

Tasarrufun İptali Davasının Kapsamı
İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddeleri, borçlunun yaptığı bazı işlemleri alacaklı bakımından hükümsüz hale getirme imkânı tanır. Buradaki “tasarruf” kavramı dar anlamda sadece satış ya da bağışlama gibi işlemleri değil; davadan feragat, kabul, kanun yoluna başvurmaktan vazgeçme gibi hukuki sonuç doğuran davranışları da kapsar. Yani, borçlunun malvarlığını alacaklı zararına azaltan her türlü işlem veya eylem iptal davasına konu olabilir.
Geçerli Tasarruflar – Muvazaalı İşlemler Ayrımı
İptal davası kural olarak borçlunun geçerli yaptığı işlemleri hedef alır. Örneğin, borçlunun taşınmazını yakın akrabasına satması, ipotek kurması, alacağını devretmesi veya bağış yapması geçerli olsa da alacaklıları zarara uğratıyorsa iptal davası ile hükümsüz hale getirilebilir.
Buna karşılık, muvazaalı işlemler baştan itibaren geçersizdir. Tarafların gerçek iradesini yansıtmayan, üçüncü kişileri aldatma amacıyla yapılan bu tür işlemler görünürde varmış gibi gözükse de hukuk düzeninde sonuç doğurmaz. Bu nedenle, muvazaa halinde doğrudan “işlemin hükümsüzlüğü” ileri sürülebilir.
Alacaklı Açısından Stratejik Tercihler
Uygulamada önemli sorun, alacaklının muvazaalı bir işlemi hangi dava türüyle ileri süreceğidir.
- Muvazaa davası (BK m.18): Zamanaşımı söz konusu değildir. Ancak muvazaa iddiasının ispatı genellikle zordur; yazılı delil ve güçlü tanık ifadeleri gerekir.
- Tasarrufun iptali davası (İİK m.277 vd.): Daha kısa süre içinde açılması gerekir (hak düşürücü süreler söz konusudur). Buna karşılık, kanunun öngördüğü objektif koşulların varlığı (örneğin işlem taraflarının yakınlığı, belirli süreler içinde yapılmış olması) ispatı kolaylaştırır.
Bu sebeple uygulamada avukatlar çoğu kez terditli (kademeli) talep stratejisine başvurur: Önce muvazaa nedeniyle işlemin hükümsüzlüğünü, kabul edilmezse tasarrufun iptalini ister. Böylece alacaklı hem süre hem de ispat zorluğu bakımından güvence altına alınır.
Yargıtay Uygulamasındaki Yönelim
Yargıtay da uzun yıllar farklı görüşler benimsemiş olmakla birlikte, günümüzde ağırlıklı olarak alacaklıya her iki davayı da açma imkânı tanımaktadır. Bu yaklaşım, borçlunun muvazaalı işlemlerle malvarlığını koruma çabalarını engellemekte ve alacaklıya daha etkili bir koruma sağlamaktadır.
Sonuç
Borçlunun mal kaçırmaya yönelik tasarrufları karşısında alacaklılar için iki güçlü silah vardır: muvazaa davası ve tasarrufun iptali davası. Her iki yolun da avantaj ve dezavantajları bulunur. Bu nedenle somut olayın özelliklerine göre dava türü belirlenmeli; gerektiğinde her iki talep birlikte ileri sürülmelidir. Bu strateji, alacaklının alacağını tahsil etmesini güvence altına alır.
#balıkesiravukat #balıkesiricraavukatı
